Yerevan’da saat: 11:07,   25 Nisan 2024

Raffi Hermon Araks'ın sohbet konuşmaları No 3: VAHRAM PAPAZYAN 2. ve son bölümü

Raffi Hermon Araks'ın sohbet konuşmaları No 3: VAHRAM PAPAZYAN 2. ve son bölümü

"Մանչս, մի մոռնար Պոլսո ջուրը խմած, Պոսֆորի ջուրով լվացված ես անոր համեմատ, շնորհքով խաղա’:" // "Oğlum, unutma İstanbul suyunu içmiş, Bosfor / Boğaziçi’nin suyuyla yıkanmışsın, ona göre, doğru oyna!"

Ermenistan Cumhuriyeti resmi haber ajansı ARMEN PRESS’in Türkçe Haberler servisinin Pot Cast sesli yayınına hoş geldiniz… Genel Müdürümüz, Aram Ananyan önderliğinde, ben Raffi Hermon Araks ve teknik uzmanı arkadaşım Datev Zakaryan’ın hazırladığı programı sunuyoruz…

 

Sevgili İzleyiciler,

Hafızaları tazelemek amacıyla, geçen hafta ‘nerede kalmıştık?’ hatırlayalım…

İstanbul’dan Balkanlara, oradan Avrupa’nın şaşaalı kültür merkezleri ve Kafkasya’nın kervan geçmez dağ başları ve köylerine ‘Hamlet’, ‘Othello’ oynamış bir acayip adam, Vahram Papazyan’dan bahsetmiştik
Kahramanımızın, muhteşem aktörlük hayatını anlatırken; bu vesileyle Batı Avrupa, Osmanlı ve Kafkasya coğrafyasının ne gibi iklimler yaşadığını, arada nükte baharatları serpiştirmeye çalışarak, aktarmıştık; bazen hüzün yaratsa bile…

Papazyan’ın, İstanbul’da, ‘kalfalık’ hatta ‘ustalığa’ namzet olduğu dönemin adeta dörtnala koşar ve coşar vaziyette, İstanbul’la yetinmeyip, Rodosto (Tekirdağ), Atina, Paris, Sofya, Cenevre, Varna, Burgaz, Filibe, İzmir, Trakya, Makedonya, Arnavutluk gibi şehir, ülkeleri, durup dinlenmeden tiyatro, sadece tiyatro oynayarak mesken tuttuğunu söylemiştik.  

Ama takvim yapraklarının 1913’ü gösterirken, İstanbul’a her turne dönüşünde, nahoş kokular aldığını; bunu çevresindekilerle paylaştığında, o tanıdık (bugün dâhi maalesef duyduğumuz) ‘Amaaaan be Vahram usta, sen de amma da abartıyorsun; bir şey olmaz bize, kafanı yorma; bak ne güzel yaşıyoruz’ diye cevaplar aldığını da…   Hatırladınız değil mi? 

 

İsterseniz ‘yoo hatırlamadım!’ deyin…

 

Bu ortamda, mucizevî şekilde, Tiflis Ermeni Dramatik Tiyatrosu’ndan bir teklif alınca, Papazyan için bu davet, adeta bir ‘kurtuluş bileti’ olur…

Tiflis’e yerleşen Papazyan’ın 1913-1922 yılları arasındaki ‘kalfalık’ dönemi ya da genel tiyatro yaşamının ‘birinci dönemi’ biter ve ‘ikinci dönemi’ ya da ‘ustalık’ dönemi başlar.

Bu dönemde, Papazyan Romeo rolünü oynar; Ermeni piyesler içinde âşık Seyran rolüne ağırlık verir. Şekspir tarzı âşık rollerinde o Ermeni âşık tipi sınırları içinde kalmaz, eleştirmenlere göre, bu İngiliz tarzı âşık rolündeki karakter ne gerektiriyorsa, onu yapar.

1920 yılı Papazyan için nedir bilir misiniz? Doğduğu şehir, sevdiği şehir, kariyerini altın harflerle yazmaya başladığı şehir, Kostantiniyye yani İstanbul’a gider ama bu gidişin hayatının sonuna kadar son gidişi olduğunu bilmeden. Zira o, Sovyet Ermenistan’ına artık yerleşecek ve bu ülkeden amiyane tabirle öyle ‘zırt-pırt’ yurt dışına çıkmak kabil değildir; en azından rejimin oturmasına kadar. Vahram Papazyan bile olsan böyledir…  

1922'de, bugün adı ‘Kapriel Sundıkyan’olan Ermenistan Akademik Tiyatrosu’ yani Yerevan’ın ilk devlet tiyatrosunda, Şiller’in ‘Haydutlar’, Gerhard Haubman’ın ‘Suya dalış çanı’ piyeslerinde oynar.

Şekspir’in ‘Othello’sunu sahneye koymuş; keza Moliere'in ‘Don Juan'ını, Goldoni’nin ‘İki efendili uşak’, Bernard Shauw’un ‘Şeytan’ın talebesi’ piyeslerini ama başrollerini de bizzat üstlenerek.

1922-1926 yıllarında, Tiflis ve Bakü’nün Ermeni tiyatrolarında oynar sürekli; 1926-27’de ise Tiflis Ermeni Tiyatrosu’nun Başyönetmeni olmuş. Burada Machbet’i sahneye koymuş. Lermontov’un ‘Maskeli Balosu’nu, Ermenistan’ın Nazım Hikmeti diye kabul edilen Yeğişe Çarents’in ‘Kafkasya temaşası’, Şirvanzade’nin ‘Morgan’ın dünürü’ piyeslerini, yine başrolü de oynamak suretiyle sahneye koymuş.

1928’de Moskova basını başta, Rusya’da, tiyatro otoriteleri, onu yere göğe sığdırmıyorlardı. Boğaziçi ve Prens Adaları ve sonraları ‘Beyoğlu’ denilecek Pera semtlerinin delikanlısı, Kostantiniyye yani İstanbullu bu aktör, nereden peydahlanmıştı, neler yapıyordu sahnede? Aman tanrım, Grotesk tiyatro veya Vodvile tarzının altından kalkacağı belliydi. Zira Fransa ve İtalya’nın kokusu geliyordu üzerinden ama aynı zamanda İngiltere’nin Şekspir tiyatrosu okulu da gümbür-gümbür yansıyordu sahneden seyirciye.

Bunların sebebi, Papazyan salt Ermeni tiyatrolarıyla yetinmemiş, tıpkı Avrupa’da İtalyan ve Fransa tiyatrolarında yaptığı gibi, şimdi de Rusya’nın meşhur ‘Küçük Tiyatro’ adlı grubun oyuncularıyla da oynuyordu. Moskova’nın Büyük Tiyatro’sunun ise gözünden kaçmamıştı o. Nihayet, kendisine ‘Dram rollerinin muhteşem ustası’ payesi veriliyordu.

Derken, 1929-30 yıllarında Leningrad’ın ‘Pasaj’, 1942-44 yıllarında ‘Aleksandr Puşkin’ tiyatrolarında oynuyordu. O’nun ‘Otello’yu 2 bininci kez oynaması kutlanıyordu.

Ve takvimler 1932’i gösterirken, Sovyetler Birliği artık 1917’nin Sovyetler Birliği değildi; dolayısıyla Rus ve Ermeni tiyatro kumpanyalarıyla, arkadaşlarıyla Riga, Talin, vd yabancı ülkelere hatta Paris’e turneye gidebiliyordu artık. Fransa basını kendisini ‘Şeksbir rollerinin en büyük aktörlerinden’ sayıyordu. 1933’te Berlin’de, Papazyan, büyük usta Max Reinhard ile tanışıyor; Almanya ekolünü çok daha yakından izleme imkânını elde ediyordu.  

Çarlık Rusya’sında olduğu gibi, SSCB’de de hani derler ya ‘créme de la créme’ yani tüm Sovyet coğrafyasının kültür-sanat başkenti Sangd Peterburg, Papazyan için kaçınılmaz olacaktı. Tabii ki Ermenistan vd cumhuriyetlerde var olan Ermeni tiyatrolarıyla ilişkisini koparmıyor ama 1932 ila 1954 yılları arasında,32 yıl, artık bu şehre demiri atmıştı.

Sangt Peterburg’un her taraftan kapana kıstırıldığı, düşmanların ağır baskıları altında olduğu zaman o Sovyet Leningrad halkının yanında, karşılıksız-gönüllü gösteriler vererek, oynayarak halkın moralinin yüksek tutulmasına vesile oluyordu. Bu onurlu davranışı, sonraları hiç unutulmayacak ve minnetle anılacaktı.

1948’de Yerevan’a bu kez ‘evine’ değil de ‘turneye gelmiş misafir’ gibi geliyordu. ‘Kendi evimde misafir oldum’ diyordu gülerek… Herkes biliyordu ya, daha o zamanlardan o bir dünya vatandaşıydı. Bu kez Komedi Müzikal Tiyatrosu’nda Erivan seyircisinin huzuruna çıkacaktı. Othello ve bir de Giacomeddi’nin ‘Katil’in ailesi’ ve daha nice piyeslerle…

Katil’in ailesi’ piyesinde, Corrato rolünü, tıpkı Othello gibi, son derece içselleştirerek oynardı. O, melodrama oynamayı çok severdi zaten.

İlk bölümde anlattığımız gibi, Papazyan, Kafkasya’nın tüm uçsuz bucaksız köşelerinde bile sanat’ını hayranlıkla izleyebilecek seyirciyle kucaklaşma imkânını buldu.

Ve nihayet 1954’te o Yerevan’da artık ‘Mikael Sundukyan adına Ermenistan Akademik Tiyatro’sunda kadrolu oldu. Ülke dışı turnelerini kısıp, Kafkasya’nın dağ, bayır, çöl, çamur demeden her ama her yerde Şekspir oynamaya hız vermesi bu döneme tekabül eder.

1956’da, Moskova’da ‘Ermenistan sanatına atfedilmiş 10 günlük festivale’ bu kez Erivan Suntukyan Tiyatrosu adına katılıyor ve en büyük paye olan ‘Tüm Sovyetler Birliği’nin Halk Sanatçısı’ ödül ve mertebesine mazhar oluyordu.

Uriel Gapriel Agosta adlı Hollanda’da, Yahudi bir ailede katolikliği seçmiş filozofun şahsiyeti üzerine yazılmış piyeste, karmaşık bir haleti ruh’iye’yi, İstanbullu olup buralara yerleşmiş tiyatrocu Bedros Atamyan gibi, Papazyan da başarıyla oynamıştır …  Papazyan’ın ayrıca ‘Hedatarts Hayastk (Retrospektif bakış)’ diye kitabı var; sanırım bunu Türkçeye kazandırmak çok yararlı olacaktır.

Leningrad / Sangd Peterburg’da vefat eden bu Bosfor /Boğaziçi’nin çocuğu, Yerevan’daki Gomidas’a atfedilmiş ünlü entelektüellerin, kültür insanlarının ve Ermenistan halkının ruhu ve yüreklerinde taht kurmuş şahsiyetlerin bulunduğu Panteon’da gömülü, mezarlığına hep ziyaret ederler.

Artsax / D. Karabağ-başkenti, Stepanagert tiyatrosu, Vahram Papazyan adınadır…

 

Böyle bir yaşam serüvenini neden anlattık, sanırım çoğunuz anlamışsınızdır… Zira sevgili usta, sinema yönetmeni, ustam Henri Verneuil nam-ı müstearıyla tanınmış Aşot Malakyan şöyle derdi. ‘Eğer birisinin hayatını anlatırken, söz konusu şahıs, tarihi olaylara tanıklık etmemiş, bu vesileyle, önem arz eden bazı konulara dolaylı olarak temas etmemişseniz, o şahıs ne etmiş, ne etmemiş, hayatımı anlatmanıza hiç gerek yok, kimseyi ilgilendirmez’.

Bu anlamda da sanıyoruz, farklı kesimden, farklı insanlarımız, böyle bir yaşam hikâyesinden kendileri farklı duygu ve mesajlar almışlardır.

Birçok çıkarsamaların yanı sıra, dikkatinizi çekmek istiyorum…

Papazyan vd Ermeni sanatçıların, herhangi bir şehre gider gibi Adırbaycan’a, Baku’ye, İstanbul’a, Trabzon’a, Sivas’a ve nice Azeri ve Osmanlı şehirlerine gidip ERMENİCE TİYATRO oynamış olmasına ne diyorsunuz? Tasavvur edebiliyor musunuz? Eminim yeni nesilden olan çokları için masal gibi gelir benzer bilgiler. Üzerinde düşünmekte yarar var…

Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bile olsa bir Ermeni, iş hayatı veya benzeri amaçlarla Adırbaycan’a gitmeye kalkışınca; yahu bırakın Bakü’de Ermeni tiyatrosunda Ermenice piyes oynamayı, ülkeden içeri girmesine bile kabul etmiyorlar. ‘Güvenliğinizi koruyamayız’ diyerek ve bunu derken, Adırbaycan halkının, her köşe başında sanki bir Ermeni halkının temsilcisine saldırı yapmak için bekleyen bir millet olarak, dünyaya tanıttığından dolayı; aslında Adırbaycan halkına, ne denli ve nasıl haksızlık yaptıklarının farkına varmayarak…

 

Programımızı, Papazyan hakkında çok ama çok az kişinin bildiği ama hayli ilginç gelecek bir bilgiyi sizlerle paylaşarak, kapatmak istiyoruz.

 

Ermenistan Tiyatrosu’nun kuruluşunda sadece Papazyan değil, birçok ama birçok İstanbul yani Kostantiniyye kökenli Ermeni tiyatrocunun rolleri olduğu malum.

İleride ayrıntılarla konuşacağımız, bendenizin Ermenistan’a getirmiş, ustam ve kendisine ‘Baba Mher’ diye hitap ettiğim, meşhur aktör Frunzig Mher Mgrdiçyan anlatmıştı.

"Papazyan, diğer İstanbullu tiyatrocuları bırakın kıskanmayı, onların Erivan, Tiflis vd şehirlerde birlikte olduğu zaman, kulislerine gider, onları izler ve onlara, özellikle Hraçya Nersesyan’a  'Մանչս, մի մոռնար Պոլսո ջուրը խմած, Պոսֆորի ջուրով լվացված ես անոր համեմատ, շնորհքով խաղա' // 'Oğlum, unutma İstanbul suyunu içmiş, Bosfor / Boğaziçi’nin suyuyla yıkanmışsın, ona göre, doğru oyna!’ deyip destek verirdi".

 

Şahsen bendeniz bunu öğrenmeden daha yıllar önce, tarzım hep böyle olduğu için kendimi mutlu hissediyorum. Anlayana SAZ, anlamayana davul zurna AZ. Bir sonraki programda görüşmek üzere efendim.








youtube

AIM banner Website Ad Banner.jpg (235 KB)

Tüm haberler    

Tomorrow  Yarın

Digital-Card---250x295.jpg (26 KB)

12.png (9 KB)

Ajans hakkında

Adres :Ermenistan, 0002, Yerevan, Saryan Sokağı 22, Armenpress
Tel:+374 11 539818
E-posta: [email protected]