İnsan hikayeleri nefret duvarlarını yıkacak: Anneannesinin Ermeni olduğunu öğrenen Çetin'in hayatında neler değişti?

17:10, 6 Mayıs, 2022
YEREVAN, 6 MAYIS, ARMENPRESS: Türkiye’de faaliyet gösteren hukukçu, yazar ve insan hakları aktivisti, Hrant Dink'in ailesinin de avukatlığını yapan Fethiye Çetin, bir gün Türk toplumunun Ermeni Soykırımı'nı tanıyacağına ve gerçeği kabul edeceğine inanıyor. Çetin, yıllar önce anneannesinin Ermeni olduğunu öğrendiğinde yaptığı gibi bunun hakkında düzenli olarak konuşmaya, insan hikayeleri ortaya çıkarmaya devam etmek gerektiğini düşünüyor. Fethiye Çetin’in 1915 soykırımından kurtulan anneannesi daha sonra bir Türk ile evleniyor. Kökenlerini asla unutmuyor ve ömrünün son yıllarında kim olduğunun sırrını torunu Fethiye Çetin'e açıyor. Yıllar sonra, Çetin anneannesinin hikayesini bir kitap şeklinde yayınlıyor. Armenpress’in muhabiri Yerevan’da açılmış olan “Hrant Dink, Burada ve şimdi” sergisine katılan Fethiye Çetin ile konuştu.

-Çetin Hanım, anneannenizin hikayesini ve Ermeni kökenlerini öğrendiğinizde hayatınızda neler değişti?

-Anneannem bana hikayesini anlattığında öğrenciydim, üniversitede hukuk okuyordum. Ondan önce 1915'in trajik olayları hakkında fazla bir şey bilmiyorduk. Anneannemin hikayesini öğrendiğimde şaşkına döndüm, şok oldum. O zaman ilk yapmak istediğim şey sokağa çıkıp "Yalan söylediniz, devlet bizi aldattı" diye bağırmak oldu. İçimde büyük bir acı ve öfke hissettim ama mücadelemi daha da sertleştirdim. Mücadelemizle Türkiye hükümetinin zihniyetini değiştireceğimizi düşündüm ama öyle olmadı. 1980'li yıllardı, darbe oldu, karışık zamanlardı ve anneannemin hikayesini kitap haline getirme süresi uzadı. Ancak yıllar sonra daha olgun bir şekilde birçok insanı etkileyen kendi hikayemi yazmaya başlayacak olduğum için bundan mutluyum. Sonra birçok ailenin benzer hikayeleri olduğunu, sadece onların ya konuşmadığı, ya da çok kısık sesle konuştuğunu gördüm. Kitap büyük etki yarattı ve yayıldı. Çok hızlı tükeniyordu.

Hrant Dink, öldürülmesinden beş gün önce beni arayıp anneannemin hikayesini anlatan kitabın Ermenistan'da iyi karşılandığını söyledi ve birlikte Yerevan’a gitmeyi teklif etti. Çok heyecanlandım, o anda Paris'e gidiyordum, geri döndüğümde Ermenistan'a gideceğime söz verdim. Hrant'la Yerevan’a gideceğim için heyecanlıydım ama heyecanım uzun sürmedi. O, ben Paris'teyken öldürüldü. Ondan sonra artık Hrant'sız Ermenistan'a çok geldim, ama bu sergi sayesinde Hrant'ı da yanımda getirdim diyebiliriz. O, sözüyle, mücadelesiyle bizimle birliktedir.

- Aile geçmişinizi öğrendikten sonra hangi konulardaki yaklaşımlarınızı yeniden gözden geçirdiniz? Daha sonraki faaliyetleriniz üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

-Anneannemin hikayesini öğrendikten sonra şüpheci oldum. Sunduklarına, öğrettiklerine inanmadım. İnancımı kaybettim, doğrulamalar yapmaya, aramaya çalışıyordum. O ana kadar kör gibiydim, sonra görmeye, etrafıma bakmaya, sorular sormaya başladım. Memleketimde yetişkinler kiliseyi gösterdiklerinde kimin kilisesi olduğunu, insanların nereye kaybolduğunu söylemediklerini ve bizim de soru sormadığımızı hatırlıyorum. Yalnız kalmış olan Ermeni dedeleri ve nineleri görüyorduk ve neden yalnız kaldıklarını sormuyorduk. Anneannemin hikayesini öğrendikten sonra farklı gözlerle bakmaya ve sorular sormaya başladım. Anneannemin hikayesi daha sonraki faaliyetlerimi etkiledi. Milli azınlıkların haklarını savunmaya karar verdim. Bir platform oluşturuldu ve o zaman da Hrant Dink ile tanıştım.

- Anneannenizin hikayesini yazıp yayınladıktan sonra Türkiye'de buna benzer başka hikayelerin de olduğu ama birçoğunun sessiz kaldığını ortaya çıktığını kaydettiniz. O insanlar nasıl ortaya çıktı?

-Kitabın yayınlandığı zamanı hatırlıyorum, tüm baskı üç gün içinde tükendi. İlk birkaç gün çalışamıyordum. Sürekli arayıp mektup gönderiyorlarmış. O günlerde çok fazla telefon ve mektup aldım ve Ermeni nineleri ve dedelerinin hikayelerini anlatmak için arayanlar da oldu. Anneannemin hikayesi çok yayıldı diyebilirim, daha çok konuşuldu. Diğer aileler da kendilerini ifade etmeye başladılar.

- Bu hikayenizle Ermeni Soykırımı tarihine ışık tuttunuz, Hrant Dink ile adalet için mücadele veriyordunuz. Faaliyetiniz Türkiye'de nasıl algılanıyordu? Ne gibi zorluklar yaşadınız?

-Kitap, benim artık bir avukat olduğum 2004 yılında yayınlandı. Bunun avukatlık işimi etkileyip etkilemeyeceğine dair bir soru geçiyordu aklımdan. Örneğin, hakim aşırıcılık düşüncelerine sahipse, soykırımı tanımıyorsa benim davama farklı bakabilir, ayrımcı bir yaklaşım sergileyebilir. Böyle bir endişem vardı.

Kitap yeni baskılarla çıktı, televizyonda görünmeye başladım, birçok röportajım oldu. O zaman Türkiye'de çok tanınır hale geldim. Bir gün duruşmadayken, başka bir davadaki hakimlerden biri beni gördü ve kitabımdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Hatta birkaç örnek satın aldığını ve arkadaşlarına verdiğini söylüyordu. Benim davama bakıldığında artık oradaki hakim fısıldayarak kendi büyükannesinin de Ermeni olduğunu söylüyordu. Bunun gibi birçok örnek verebilirim. Bu kitaba aykırı bir şey duymadım, tehdit almadım diyebilirim. Sadece bir kere okullardan birinde bana neden Türk, Müslüman ninelerden bahsetmediğim soruldu. Yazdıklarımın benim hikayem olduğunu söyledim. Siz de hikayenizi yazın. Bu tür insan hikayelerinin nefret duvarlarını yıkacağını düşünüyorum.

- Ermeni Soykırımı'nın nesillerinin insan hikayelerini düzenli olarak sunmak, sürekli konuyu konuşmak, Türk toplumunun gerçeği kabul etmesine yol açacağını düşünüyor musunuz?

-Ben umudumu hiç kaybetmiyorum. Şimdi Türkiye'de bir geri adım var gibi görünüyor. Birkaç yıl önce, 24 Nisan'da yönetim taziyelerini iletti, ancak bu yıl vurguyu değiştirdi ve geri adım attı. Yaklaşan seçimlerle bağlantılı olmasına rağmen, Türkiye'de milliyetçi duruş keskin bir şekilde yükseldi. Güç, basın hükümetin elinde. Sosyal medyada bunun büyük bir etkisi var, artık milliyetçi ses daha çok duyulur hale geldi. Türkiye'de hükümetin yarattığı bu korku ve tehdit ortamında, sorgulayanların ve eleştirenlerin sesi duyulmuyor.

-Size hangi millete aitsiniz diye sorulduğunda ne yanıtlıyorsunuz? İçinizde ne hissediyorsunuz?

-Ermeni, Türk ve Kürt kökenlerim var. Ben öyle de sunuyorum kendimi, ama herhangi bir tarafa saldırı gördüğümde o millete aidiyetim daha da kendini gösteriyor.

-Ermenice öğrenmeye çalıştınız mı? Ermenice kelimeler biliyor musunuz?

Dili öğrenmeye vakit bulamadığım için üzgünüm ama birkaç kelime biliyorum. Sanırım hala gencim, öğrenebilirim (gülüyor).


Anna Gziryan

© 2009 ARMENPRESS.am