Yerevan’da saat: 11:07,   27 Nisan 2024

Cengiz Aktar: Yüzleşme olmazsa Türkiye hiçbir zaman demokratik, kendisiyle ve komşularıyla barışık bir ülke olamayacak

Cengiz Aktar: Yüzleşme olmazsa Türkiye hiçbir zaman demokratik, kendisiyle ve 
komşularıyla barışık bir ülke olamayacak

YEREVAN, 12 NİSAN, ARMENPRESS: Türk siyaset bilimci, gazeteci, yazar, Atina Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Cengiz Aktar, 2021’de Fransızca yayınlanan "Türk İlleti" adlı (İngilizce: The Turkish Malaise) kitabını Ermeniceye de çevirmeyi planlıyor. Aktar kitapta Ermeni Soykırımı konusuna, Türkiye'nin inkarcılığına ve cezasızlığına da değiniyor. O, kendisiyle yüzleşmediği için Türkiye'nin normal, demokratik bir ülke olamayacağını iddia ediyor. 2008'de Türkiye'de başlayan "Özür diliyorum" kampanyasının da girişimcilerinden biri olan Cengiz Aktar Yerevan'da bulunuyor. Aktar, Armenpress muhabiri ile kitabı, kitapta yer verilen konular, Ermenistan-Türkiye ilişkileri hakkında konuştu.

-Sayın Cengiz Akhtar, Türk İlleti (İngilizce: The Turkish Malaise) diye adlandırdığınız son kitabınızı Ermenice de çevirmeyi düşünüyorsunuz. Kitabınızda ele alınan temel konular neler?

-Bu kitap Fransızca yazıldı. İngilizce adı The Turkish Malaise. Türkçesi daha yok. Muhtemelen Ermenicesi Türkçesinden önce çıkacak zaten. Ermenistan’da faaliyet gösteren "Actual Art" yayınevinden çıkacak. Onlar 2008'deki "Özür Diliyorum" kampanyası ile ilgili bir kitabımı daha basmışlardı. Kitap küçük bir kitap. Türkiye’nin dününü ve bügünü anlatıyor. Türkiye’nin çok temel bir sorunu olduğunu anlatıyor. O temel sorun da yüzyıl önce bütün gayrimüslim unsurlarla alakalı yapılan etnik ve dinsel temizliktir. Bu etnik ve dinsel temizlikle ilgili hiçbir hafıza çalışmasının yapılmamış olması bu toplumu ve bu devleti hasta eden şey. Yani "illet" o yüzden çok uygun, "malaise" öyle çevriliyor zaten. Sadece Ermenilerle de ilgil değil, aynı zamanda Rumlarla, Süryanilerle ilgili hesabı verilmemiş bütün bu kıyımların, kırımların bir bedeli var. Türkiye bir türlü normal bir ülke olamıyor bu yüzden. Kitap bir az bunu anlatıyor. Pek çok başka şey anlatıyor, ama özellikle Ermeni dünyasını ilgilendiren bölümü, ayağı bu. Ben bunun çok önemli olduğunu ve böyle bir yüzleşme olmazsa Türkiye’nin hiçbir zaman normal, demokratik, kendisiyle ve etrafıyla, komşularıyla barışık bir ülke olamayacağını düşünüyorum. Olmuyor da zaten. Yüzyıldır olmuyor. Tutmuyor. Ruso’nun tabiriyle "sosyal kontrat" oturmuyor, toplumsal barış oturmuyor. Ermeniler, Rumlar, Süryaniler gitti, yok edildiler ancak çok benzer bir sorun Kürt Sorunu. Türkiye onu da halledemiyor. Bu yüzden halledemiyor ama. Yani kendisiyle yüzleşmediği için ve kendisinden farklı olana eşit muamele yapmak istemediği için olmuyor. Kitap biraz bunları anlatıyor.

-Yani kitapta bu açıdan Ermeni Soykırımı konusuna mı değiniyorsunuz?

-Tabii. Sadece ondan (Ermeni Soykırımı-ed.) bahsetmiyorum, ama bu bir "kurucu kötülüktür", "founding evil" diyorum ben buna. Türkiye ondan kurtulamıyor çünkü hiçbir zaman bunun hesabı verilmemiş. Düşünün mesela Almanlar 1945’ten önce yaptıklarıyla ilgili hiçbir şey söylememiş olsalar, hiçbir hafıza çalışması yapmamış olsalar, özür dilememiş olsalar böyle olabilirler miydi? Olamazlardı tabii. Dolayısıyla burada çok temel bir sorun, bir rahatsızlık var. Kitap bundan da bahsediyor.

-Türkiye'nin mevcut sorunlarının tarihi cezasızlıktan kaynaklandığına sık-sık dikkat çekiyorsunuz. Sanırım bu iddia kitabınızda da yer alıyor. Biraz parantezleri açar mısınız?                                                                                                                    
-Hafızasızlık, soru sormama, hesap vermeme ve cezalandırılmama. Bunların hepsi birbiriyle alakalı, ilişkili, bağlantılı. Yani sorumsuz olmak ve yaptığı işlediği suç nedeniyle hiçbir ceza görmemek, böyle bir adet var. Türkiye’de böyle bir siyasi kültür var. Yüzyıl öncekiler hesap vermediyse bugünküler de vermiyor. Anlatabiliyor muyum? Mesele bu, çünkü böyle bir siyasi kültür oluşmuş durumda.

-Türkiye'nin sadece 44 günlük Artsakh savaşında değil, aynı zamanda insani meselelerde bile mesela Laçin insani koridorunun kapatılmasında ve Artsakh Ermenilerinin aylarca abluka altına alınmasında da Azerbaycan'a verdiği desteği bu iddianız bağlamında değerlendirebilir miyiz?

-Birebir onunla (cezasızlık-ed.) alakalı değil. 2009’daki protokollerin iflasından sonra daha önce hiç olmadığı kadar Türkiye'nin Azerbaycan ile birlikte hareket ettiğini görüyoruz. Daha önce böyle bir şey yoktu. 2009’de protokoller akamete uğradı ve ondan sonra 2010’dan itibaren bu askeri işbirliği anlaşması ile birlikte artık Türkiye özellikle Artsakh ile bağlantılı olarak Azerbaycan'ın çıkarları doğrultusunda hareket eder oldu. Aslında Türkiye bir az elini kolunu bağladı Azerbaycan’a ve iki ülke arasında artık çok ciddi tarihi, siyasi, iktisadi ve askeri ilişkiler var. Burada daha ziyade Ankara’nın Bakü’ye ihtiyacı var çünkü Azerbaycan’ın Türkiye’de büyük yatırımları var. Bakü’nün 20 milyar resmi yatırımı var, muhtemelen bu rakamın 4 misli de gayri resmi yatırımı var, belli değil. Dolayısıyla burada ciddi bir çıkar ilişkisi var. Bu çıkar ilişkisi doğrultusunda Türkiye Ermenistan konusunda bir yere kadar addım atabiliyor, daha fazlasını atamıyor. Mesela Ermenistan ve Türkiye Özel Temsilcilerinin yaptığı görüşmelerde Artsakh konusu, Dağlık Karabağ konusu hiçbir zaman gündeme gelmiyor. Yok öyle bir konu. Ermeni Soykırımı meselesi de hiçbir zaman yok. Orada sadece "Sınır açılsın mı? Ne zaman açılsın? Kim geçecek?" gibi sorular konuşuluyor. Belki günün birinde bir de büyükelçi değiş tokuş olabilir ama onun dışında pek bir şey olmaz. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki o dört tip ilişkiden bahsettim ya. Şimdi tarihi ilişki tamamen bununla alakalı. Bu cezasızlık ama Ermeni Soykırımı ile bağlantılı değil. Tarihi anlamda Bakü ile Ankara aynı şeyleri düşünüyorlar. Ve dünyada bugün soykırım inkarcılığının başını Bakü çekiyor. Türkiye de öyle düşünüyor tabii, ama arkadan gidiyor, esas dinamik, esas "lead" Bakü ve Bakü’nün parası. Dolayısıyla yüzyıl önceki inkarcılık ile bugünkü inkar aynı. Mesela Dağlık Karabağ’ın kadim, eski Azeri toprağı olduğunu söyleyen yok ki dünyada, böyle bir şey yok çünkü o da bir inkar. Anlatabiliyor muyum? Yani "Orası Ermeni toprağı değildir, Azeri toprağıdır" dediğin andan itibaren bir şey inkar ediyorsun. Orası çok eski bir Ermeni toprağı, bunu bilmeyen yok. Ama bu reddediliyor, çünkü bütün bu gerçekler reddedildi.

HM2_8032.JPG (685 KB)

-Artsakh savaşından sonra Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşme süreci başladı. Röportajlarınızda en başından beri bunu "teorik olarak mümkün, ancak pratikte mümkünsüz" olarak nitelendirdiniz. Böyle düşünüyor olmanızın nedenlerini açıklar mısınız?

-Dediğim gibi, sınır açılır herhalde, önce üçüncü ülke vatandaşları geçer, ki Ermenistan’da öyle dünya kadar insan var. Yani herkesin ikinci pasaportu var ya Rus pasaportu var ya Fransız ya da Amerikan vs. Bu Ermenilere açmak demek zaten. Ondan sonra belki büyükelçiler karşılıklı olarak atanır Ankara’da ve Yerevan’da. Ama ondan başka ne olur? Birincisi belli değil. İkincisi ise bütün bunlar yapılırken yani sınır dahi açılırken Bakü ne diyecek? Razı olur mu? Olmaz mı? Buna bakmak lazım. Azerilerin elinde dediğim nedenlerle Ankara’ya karşı o kadar çok kart var ki. Dolayısıyla ne diyecekler? Mesela Bakü sınırn açılmasına hayır derse, ne olacak? Bilmiyoruz. Bir soru işareti var. Ankara Bakü’ye ne kadar karşı çıkabilir? Nereye kadar çıkabilir? Bilmiyoruz. Ama zaten bu sınırın açılması ve büyükelçi değiş tokuşu dışında ben başka bir perspektif görmüyorum açıkçası. Zaten konuşmuyorlar böyle şeyleri. Bu kötü değil insanlar gelip gidecek. Özellikle sınır bölgeleri, yani Gürcistan sınırından İran sınırına kadar insanlar için geçiş olacak, gelip gidecekler. Çünkü Ermenistan’da dünya kadar Karslı, Vanlı var değil mi? Karsetsi, Vanetsi, Muşetsi… Dolayısıyla o insanlar gidecek oralara, onlar gelecek Ermenistan’a. Bu kötü bir şey değil, ama ondan fazlası ne olur? Çok uzun vadeli bir iş. Yani Türkiye’nin soykırımı tanıması falan olacak şey değil.

-14 Mayıs'ta Türkiye seçime gidecek. Cumhur İttifakı ile Erdoğan’ın kazanacağı veya Millet İttifakı ile Kılıçdaroğlu'nun kazanacağı senaryolarda Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşme süreci nasıl devam edecek. Düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

-Türkiye'nin Ermenistan politikası milli bir politikadır, devlet politikasıdır. Hükümetler değiştiği için bu politika değişmez. Yeni bir iktidar gelirse 14 Mayıs’tan sonra ben bu politikanın değişmeyeceğini düşünüyorum. 




Aynı konuda





youtube

AIM banner Website Ad Banner.jpg (235 KB)

Tüm haberler    

Tomorrow  Yarın

Digital-Card---250x295.jpg (26 KB)

12.png (9 KB)

Ajans hakkında

Adres :Ermenistan, 0002, Yerevan, Saryan Sokağı 22, Armenpress
Tel:+374 11 539818
E-posta: contact@armenpress.am